Tüm dünyadaki genel duruma baktığımızda, tarih boyunca insanlığın sürekli doğal kaynaklar ve enerji kaynakları için savaştığını ve kavga ettiğini görmek mümkündür. Özellikle kıt kaynaklara hükmetmek isteyen toplumlar, devamlı savaşmışlar ve hatta iki dünya savaşı da hammadde ve enerji kaynaklarına hükmetmek için savaşılmıştır. Bu trendin bugüne kadar da devam ettiğini söylemek mümkündür. Özellikle üretim ekonomisi genişledikçe ve buna paralel olarak tüketim ekonomisi de büyüdükçe, dünyanın azalan doğal kaynakları daha da kıt hale gelmekte ve ilerisi için ciddi stratejik sorunları da beraberinde getirmektedir.
Mevcut hammadde kaynakları ve enerji kaynakları çoğaltılamayacağına göre (yenilebilir kaynak ve enerji formları hariç), yeni hammadde ve enerji kaynakları bulmak elzem olmuştur. Burada uzay teknolojileri ve uzay madenciliği devreye girmektedir. Uzayda birçok kaynağın bulunduğu uzun yıllardan beri bilinmektedir. Gerek asteroidlerde bulunan metal ağırlıklı maddeler, gerekse ayda bulunan Helyum3 tarzı enerji üretiminde kullanılabilecek maddelerin varlığı gelecekteki küresel ekonomi için önemli bir rol oynamaktadır ve ABD, Rusya, Çin gibi uzay madenciliğine soyunabilecek ülkelerin iştahını kabartmaktadır. Ayrıca bu uzay madenlerine ve değerli maddelere en hızlı ulaşabilen ülkelerin hem stratejik hem de lojistik anlamda çok ciddi bir avantaja sahip olacağı da aşikardır. Mesela Çin Uzay Ajansının Ayın çok kapsamlı bir doğal kaynak haritasına sahip olması veya küçük bir ülke olan Lüksemburg’un uzay madenciliği için ciddi yatırım yapıyor olması tesadüf değildir.
Asteroitlerde özellikle farklı silikatların bol miktarda bulunduğu, buna ek olarak demir, nikel, platin, iridyum, paladyum, osmiyum, rutenyum, rodyum bulunduğu; tüm bunlara ek olarak da bazı asteroitlerde bol miktarda altın bulunduğu da bilinmektedir. Birçok uzay madencilik uzmanı, bir asteroitte bulunan malzemelerin yüz milyonlarca dolar edebileceğini söylemektedirler ve eğer tek bir asteroit yüz milyonlarca dolar ediyorsa, o zaman sadece güneş sistemimizde katrilyonlarca dolar değerinde hammadde bulunduğu aşikardır. Buna dünyanın doğal uydusu olan Ayda bulunan kaynakları ve Helyum3’ün füzyon ile enerji üretimindeki potansiyel önemini göz önünde bulundurursak, ortada neredeyse fiyat konulamayacak kadar büyük bir değerin var olduğu görülmektedir. Buna ek olarak, uzay madenciliğinin aynı zamanda uzay ekonomisi olarak ele alındığında, tüm dünya ekonomisindeki üretim değerinden çok daha büyük bir değer elde edilebileceği ve bu getirinin dünya ekonomisine enjekte edilmesi durumunda, dünya çapında global bir kalkınma olacağı ve dünyanın birçok sorununun çözümü için gereken finans kaynağının da ortaya çıkacağı aşikardır.
Tabii burada en önemli konu bu madenlerin dünyaya nasıl getirileceği sorusudur. Bu konuda bilim adamları arasında iki temel görüş mevcuttur. Birinci görüşe göre uzay derinliklerinde üretim fabrikaları kurulmalıdır ve bu hammaddeler orada işlenmelidir, ancak bunun teknolojik olarak mümkün olması henüz çok uzaktır. Daha yaygın olan ikinci görüşe göre bu maddeler dünyanın yörüngesine getirilmeli ve dünya yörüngesinde kurulacak fabrikalarda işlenmeli ve son ürünler dünyaya getirilmelidir. Tabii ki bu asteroitleri dünya yörüngesine getirmenin de ciddi bir ekonomik maliyeti vardır. Caltech’de (California Institute of Technology) hazırlanan bir 2012 fizibilite raporunda 7 metrelik bir asteroidi sadece Ay yörüngesine bile getirmenin maliyeti yaklaşık olarak $2,6 milyar dolar olarak hesaplanmıştır. Tabii ki bu çok ciddi bir maliyet olarak görülse bile bunun sistematik olarak yapılması bu işlemlerin maliyetini azaltacak ve bazı teknolojik yaklaşımlarla birden fazla asteroidi toplu şekilde getirmek mümkün olabilecek ve bu da milyarlarca dolarlık kaynağın elde edilmesini sağlayacaktır. Bu konuda gerek NASA gerek ESA ve hatta Roscosmos şimdiden birçok benzeri simülasyona başlamış bulunmaktadır.
Ayrıca ilk etapta, aydaki var olan kaynakların çıkarılması ve işlenmesi ekonomik olarak daha uygun olacaktır. Sadece 1 kilogram Helyum3’ün 3 milyon dolar değere sahip olduğu düşünülerse bunun çok rantabl olacağı da aşikardır. Tabii ki ayda Helyum3 dışında da birçok kaynak olduğu ve özellikle az bulunan bazı elementlerin ayın karanlık bölgesinde bulunduğu birçok haritalandırma görevi esnasında anlaşılmıştır. Özellikle NASA ve Çin Uzay Ajansı bu konuda yoğun bir rekabet halindedir ve her iki devlet ajansıda hızlı bir şekilde Aya insan göndermek ve daha da önemlisi ayda bir üs kurmak çalışmalarını hızlandırmıştır ve her iki uzay ajansıda 2030 itibariyle ayda kalıcı bir üs kurmayı uzay programlarına dahil etmişlerdir. Tahminen bunun gerçekleşmesinin en geç 5 yıl ötesinde ay kaynakları çıkarılmaya ve işlenmeye başlayacaktır. Birçok bilim adamı 2040 yılı itibariyle gerek ayda gerek asteroitlerde uzay madenciliğinin belirli bir düzeyde bile olsa var olacağını belirtmektedir. Dolayısıyla uzay madenciliğinin dünya ekonomisinde önemli bir rol alacağını söylemek mümkündür.
Burada önemli olan Türkiye’nin de bu uzay madenciliği yarışında en baştan yer alması gerektiğidir ve bu yüzden henüz daha yeni kurulmuş bir kurum olarak yolun başında olan Türk Uzay Ajansına çok önemli bir görev düşmektedir. Unutmayalım ki Atatürk’ün dediği gibi “İstikbal Göklerdedir” ve 21. Yüzyılın gelişmeleri ışığında Türkiye’nin uzun vadeli geleceğinin uzayda olduğu da aşikardır ve bu yüzden gerek TUA’ya gerek özel sektöre büyük görevler ve devlet büyüklerimize de önemli sorumluluklar düşmektedir. Tıpkı Mavi Vatan gibi Uzay Vatan kavramı da artık yavaş yavaş ülkemiz gündemine girmeli ve ülkemizde uzay kaynaklarına hükmeden ülkeler sınıfında yer almalıdır. Sadece kaynak erişimi açısından değil, uzaydaki kaynaklara da erişim hakkımızın var edilebilmesi adına şimdiden bu tür projeler açıklanmalı, Türkiye’nin ileriki 30 yıllık kalkınma programlarına dahil edilmeli ve Devlet, Türk Uzay Ajansı, ve Özel Sektör üçgeninde hem parasal, hem yasal, hem teknolojik gerekli çalışmalar hızla yapılmalı ve uygulamaya konulmalıdır. Böylece ülkemizde, en gelişmiş ülkeler sınıfında, Uzay Vatan kavramı ile beraber gerek dünyada gerek uzayda stratejik önemi olan bir ülke olarak hak ettiği yere de kavuşacaktır.
Add Comment