22. Yüzyıla Doğru Tarihte Uzay ve Enerji Çalışmalarında Kadınların Rolü
Birleşmiş Milletlerin 30 maddelik kalkına ve sürdürülebilirlik programında yer alan önemli kriterlerden birisi de cinsiyet eşitsizliğinin ortadan kaldırılmasıdır. Ne yazık ki halen 21. yüzyılda bile cinsiyet eşitsizliği ciddi bir sorun olarak var olmaya ve gerek çalışma hayatının gerekse sosyal hayatın her yönünde süre gelmektedir. Bilim ve teknoloji çalışmaları da maalesef cinsiyet eşitsizliğinden nasibini almaktadır ama aynı zamanda vurgulamak lazımdır ki bir yandan bilim ve teknoloji aynı zamanda bu konudaki eşitliği sağlayacak en önemli araçlardan biridir. Özellikle temel bilimlerde kadınlar tüm dünyada birçok başarıya yıllardan beri imza atmaktadırlar. Yavaş yavaş mühendislik alanlarında da kadınlar ciddi başarılar göstermektedirler.
Özellikle kadınların özgürleşmeye başladığı 20. Yüzyıla baktığımızda gerek uzay gerek enerji alanlarında kadınların birçok faaliyete damga vurduğunu görebiliyoruz. Mesela nükleer enerji alanında radyoaktivite alanında çok önemli çalışmaları ve keşifleri bulunan Madam Curie (Maria Salome Skłodowska Curie) başarılı çalışmalarından dolayı 1903 ve 1911 yılında Nobel ödülüne layık görülmüştür. Çalışmaları hem nükleer enerji alanında ve özellikle nükleer tıp alanında ciddi faydalar sağlamıştır.
Figür 1: Radyasyonu Keşfeden Kadın Maria Curie
Gene Nükleer Enerji alanında başka bir kadın Lise Meitner Nükleer Fisyon reaksiyonunun 1939’da bulunmasına Otto Hahn ile katkılar sağlamıştır ve bugün bunun etkileri tüm dünyada elektrik üretiminde çalışan nükleer reaktörlerin faydaları ile görülmektedir. Gerek Madame Curie, gerek Lise Meitner çalışmalarıyla çığır açmışlardır ve onların buluşlarının sonuçlarını bizler halen bugün 21. Yüzyılda yaşamaktayız. Bunlar dışında burada bahsedilemeyecek kadar çok sayıda kadın bilim adamı, enerji ve bununla ilgili matematik ve fizik dallarında katkıda bulunmuşlardır. Örneğin tüm yüzyılların en önemli bilim adamı olarak kabul edilen Albert Einstein bile buluşlarında bir kadın bilim adamı olan Emmy Noether’in kuantum mekaniğinin temeli olan bazı matematiksel teoremlerini kullanmıştır ve Einstein onun dünyanın en önemli kadın matematikçisi olduğunu belirtmiştir.
Tıpkı enerji alanında olduğu gibi havacılık ve uzay teknolojileri alanında da kadın bilim adamları ve mühendislerinin ciddi katkısı olmuştur. Havacılık alanında Amelia Erhart tek başına bir kadın pilot olarak hem Atlas Okyanusunu hem de Pasifik okyanusunu tek başına geçmiştir ve önemli havacılık rekorlarına imza atmıştır. Mesela ülkemizden Sabiha Gökçen de tarihçiler tarafından dünyanın ilk kadın savaş pilotu olarak kayda alınmıştır ve böylece Guinness Rekorlar kitabına da girmiştir. Sabiha Gökçen ABD Hava Kuvvetleri tarafından dünyanın en önemli 20 havacı listesine de girmiştir ve faaliyetleri ile gerek ülkemize gerek dünya havacılık tarihine Sabiha Gökçenin çok ciddi katkıları olmuştur.
Figür 2: Sabiha Gökçen – Dünyanın ve Türkiye’nin ilk Kadın Savaş Pilotu
Uzay alanında da kadınların katkıları oldukça fazladır. Mesela Valentina Tereshkova bir Sovyet kozmonotu olarak 1963’te uzaya giden ilk kadındır ve uzayda 70 saatten fazla kalmıştır ve o dönemde uzaya giden tüm Amerikalı astronotların (Merkür programı) toplamının uzayda geçirdiği zamandan daha fazladır. Aynı zamanda uzaya tek başına gitmiş tek kadın olma unvanını da halen korumaktadır. Bir Amerikan Astronotu olan Kathyrn Sullivan ise uzayda yürüyüş yapan ilk kadındır. Sayısız miktarda kadın astronot ve kozmonot uzay teknolojilerine katkıda bulunmuştur. Örneğin başka bir astronot olan Peggy Whitson ise uzayda 665 gün geçirerek dünyada uzayda en fazla zaman geçiren ilk 3 kişi arasına girmiştir ve ABD’de ise uzayda en çok zaman geçiren astronot unvanına sahiptir. Bunun dışında Nancy Roman ise astronomi alanında Hubble Teleskobunun annesi olarak bilinmektedir.
Figür 3: Valentina Tereshkova – Uzaya Çıkan İlk Kadın
Burada görüldüğü üzere teknolojinin üst dallarından olan Uzay Teknolojileri ve Nükleer Enerji teknolojileri dallarında kadınların tüm insanlığa katkısı yadsınamaz. Tabii ki matematik, kimya, biyoloji, bilişim alanlarında da kadın bilim adamlarının inanılmaz katkıları vardır ve onların buluşları ve çalışmaları bugünkü modern hayatımızı sağlamıştır.
Bu anlamda özellikle ülkemizde de başarılı birçok kadın mühendis ve bilim adamı vardır ve kesinlikle desteklenmelidirler. Özellikle yüksek öğrenimde fen ve mühendislik alanlarında başarılı kız öğrencilerine ek destekler ve burslar sağlanmalı ve önleri kesinlikle açılmalıdır. Bu hem ülkemizin milli menfaatleri için önemlidir hem de insanlığa katkı için önemlidir. Böylece 22. yüzyıla doğru yürürken hem cinsiyet eşitsizliği ile mücadele edilmiş olunur hem de dünya bilim ve teknoloji alanlarına katkıda bulunmuş oluruz.
Prof. Dr. Uğur Güven
Bu yazı Ekonomi Dergisi Temmuz sayısında yayınlamıştır.
Add Comment